Unveiling Secrets: Ayşe and Emre's Cappadocia Adventure
Descarga y escucha en cualquier lugar
Descarga tus episodios favoritos y disfrútalos, ¡dondequiera que estés! Regístrate o inicia sesión ahora para acceder a la escucha sin conexión.
Unveiling Secrets: Ayşe and Emre's Cappadocia Adventure
Esta transcripción es generada automáticamente. Ten en cuenta que no se garantiza una precisión absoluta.
Capítulos
Descripción
Fluent Fiction - Turkish: Unveiling Secrets: Ayşe and Emre's Cappadocia Adventure Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/unveiling-secrets-ayse-and-emres-cappadocia-adventure/ Story Transcript: Tr: Güneşli bir sabah, Ayşe ve Emre...
mostra másFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/unveiling-secrets-ayse-and-emres-cappadocia-adventure
Story Transcript:
Tr: Güneşli bir sabah, Ayşe ve Emre uçan arabalarına bindi.
En: On a sunny morning, Ayşe and Emre got into their flying car.
Tr: Kapadokya'ya gidiyorlardı.
En: They were going to Cappadocia.
Tr: Kapadokya, peribacaları ile ünlüydü.
En: Cappadocia was famous for its fairy chimneys.
Tr: Ama onlar başka bir şey arıyorlardı.
En: But they were looking for something else.
Tr: Tarihi bir eser.
En: A historical artifact.
Tr: Arabayla gökyüzünde süzülürken, renkli balonları gördüler.
En: As they glided through the sky in their car, they saw colorful balloons.
Tr: Hava çok güzeldi.
En: The weather was beautiful.
Tr: Ayşe, "Emre bak, ne kadar güzel!" dedi.
En: Ayşe said, "Emre, look, how beautiful!"
Tr: Emre gülümsedi ve "Evet, ama biz bir görevdeyiz," diye cevapladı.
En: Emre smiled and replied, "Yes, but we are on a mission."
Tr: Kapadokya'nın vadilerine ulaştıklarında uçan araba yavaşladı.
En: When they reached the valleys of Cappadocia, the flying car slowed down.
Tr: Emre, "Burada inmeliyiz," dedi.
En: Emre said, "We should land here."
Tr: Araba, hafif bir iniş yaptı.
En: The car made a gentle descent.
Tr: Toprak yola adım attılar.
En: They stepped onto the dirt road.
Tr: Ayşe ve Emre, vadinin derinliklerine yürüdüler.
En: Ayşe and Emre walked into the depths of the valley.
Tr: Yüzlerce yıldır keşfedilmeyi bekleyen bir yer vardı.
En: There was a place waiting to be discovered for hundreds of years.
Tr: Bir mağara girişine geldiler.
En: They came to the entrance of a cave.
Tr: Ayşe, "Burası eski haritadaki yer," dedi.
En: Ayşe said, "This is the place on the old map."
Tr: Haritayı dedelerinden kalmıştı.
En: The map was inherited from their grandparents.
Tr: Emre, "Evet, içeri girelim," dedi.
En: Emre said, "Yes, let's go inside."
Tr: Mağaranın içine girdiklerinde, hava serindi.
En: When they entered the cave, the air was cool.
Tr: Taş duvarlar, zamanla aşınmıştı.
En: The stone walls were eroded over time.
Tr: Ayşe el fenerini açtı.
En: Ayşe turned on her flashlight.
Tr: Işık, mağaranın derinliklerini aydınlattı.
En: The light illuminated the depths of the cave.
Tr: Yürüdüler.
En: They walked.
Tr: Bir süre sonra, göz kamaştırıcı bir taş gördüler.
En: After a while, they saw a dazzling stone.
Tr: Üzerinde eski yazılar vardı.
En: There were ancient inscriptions on it.
Tr: Ayşe heyecanla, "Bu, daha önce hiç görmediğimiz bir dil," dedi.
En: Ayşe excitedly said, "This is a language we have never seen before."
Tr: Emre, "Belki bu taş, büyük bir sırrı koruyor," dedi.
En: Emre said, "Maybe this stone is guarding a great secret."
Tr: Taşa yakından baktılar.
En: They looked closely at the stone.
Tr: Ayşe, "Bu bir kapıdır," dedi.
En: Ayşe said, "This is a door."
Tr: Emre dokundu.
En: Emre touched it.
Tr: Taş kapı sessizce açıldı.
En: The stone door opened silently.
Tr: İçeride büyük bir hazine vardı.
En: Inside, there was a vast treasure.
Tr: Altınlar, mücevherler ve eski yazıtlar.
En: Gold, jewels, and ancient writings.
Tr: Ayşe, "Bu, büyük bir keşif!" dedi.
En: Ayşe said, "This is a great discovery!"
Tr: Emre, "Evet, tarihin bir parçasını bulduk," diye ekledi.
En: Emre added, "Yes, we have found a piece of history."
Tr: Yeniden uçan arabalarına döndüler.
En: They returned to their flying car.
Tr: Ayşe, elinde bir parşömen tutuyordu.
En: Ayşe was holding a parchment.
Tr: "Bu, tarihimizi öğrenmemize yardımcı olacak," dedi.
En: "This will help us learn about our history," she said.
Tr: Emre gülümsedi "Doğru.
En: Emre smiled, "True.
Tr: Geçmişi öğrenmek, geleceği inşa etmek için önemlidir."
En: Learning about the past is important to build the future."
Tr: Güneş batarken, Kapadokya'nın üzerinde uçtular.
En: As the sun set, they flew over Cappadocia.
Tr: Gökyüzü kızıl ve altın renkteydi.
En: The sky was crimson and gold.
Tr: Ayşe ve Emre büyük bir mutluluk hissettiler.
En: Ayşe and Emre felt a great sense of happiness.
Tr: Çünkü görevlerini başarıyla tamamlamışlardı.
En: Because they had successfully completed their mission.
Tr: Ve dünya, onların sayesinde, biraz daha aydınlanmıştı.
En: And thanks to them, the world was a little more enlightened.
Vocabulary Words:
- artifact: eser
- glided: süzülmek
- balloons: balonlar
- mission: görev
- valleys: vadiler
- descent: iniş
- stepped: adım attı
- depths: derinlikler
- discovered: keşfetmek
- cave: mağara
- entrance: giriş
- inherited: kalmak
- eroded: aşınmak
- flashlight: el feneri
- illuminated: aydınlatmak
- dazzling: göz kamaştırıcı
- inscriptions: yazılar
- door: kapı
- silent: sessiz
- vast: büyük
- treasure: hazine
- gold: altın
- jewels: mücevherler
- writings: yazıtlar
- parchment: parşömen
- learn: öğrenmek
- history: tarih
- build: inşa etmek
- crimson: kızıl
- happiness: mutluluk
Información
Autor | FluentFiction.org |
Organización | Kameron Kilchrist |
Página web | www.fluentfiction.org |
Etiquetas |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company
Comentarios