Chasing Legends: Unearthing Cappadocia's Hidden Relic
Descarga y escucha en cualquier lugar
Descarga tus episodios favoritos y disfrútalos, ¡dondequiera que estés! Regístrate o inicia sesión ahora para acceder a la escucha sin conexión.
Capítulos
Descripción
Fluent Fiction - Turkish: Chasing Legends: Unearthing Cappadocia's Hidden Relic Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/chasing-legends-unearthing-cappadocias-hidden-relic/ Story Transcript: Tr: Gökyüzü masmaviydi. En: The sky was a...
mostra másFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/chasing-legends-unearthing-cappadocias-hidden-relic
Story Transcript:
Tr: Gökyüzü masmaviydi.
En: The sky was a deep blue.
Tr: Emre ve Zeynep, Kapadokya'nın büyüleyici manzarasını görmek için sıcak hava balonuna bindi.
En: Emre and Zeynep boarded the hot air balloon to see the enchanting landscape of Cappadocia.
Tr: Aşağıda, peribacaları kıvrımlı bir resim gibi görünüyordu.
En: Below, the fairy chimneys looked like a winding picture.
Tr: Yaz sıcağı hafiften yüzlerine vuruyordu.
En: The summer heat gently touched their faces.
Tr: Emre'nin kalbi küt küt atıyordu; çünkü gizli mağara tapınağını bulmayı çok istiyordu.
En: Emre's heart was pounding because he was eager to find the secret cave temple.
Tr: Eski bir hikâye, orada bir eser saklı olduğunu söylüyordu.
En: An old story told that a relic was hidden there.
Tr: Zeynep ise temkinliydi.
En: Zeynep, however, was cautious.
Tr: "Emre, bu hikâye sadece bir efsane olabilir," dedi.
En: "Emre, this story might just be a legend," she said.
Tr: Ama Emre, köklerine daha fazla bağlanmak istiyordu.
En: But Emre wanted to connect more with his roots.
Tr: Balon alçaldığında ikisi de aşağıya indi.
En: When the balloon descended, both got off.
Tr: Onları mağara yolunda taş yığınları karşıladı.
En: They were met with piles of stones along the path to the cave.
Tr: "Taşlar yolu kapatmış," dedi Zeynep.
En: "The stones have blocked the way," said Zeynep.
Tr: Emre düşünceliydi.
En: Emre was pensive.
Tr: Başka bir yol denemek istiyordu.
En: He wanted to try another way.
Tr: "Farklı bir yol deneyelim," dedi Emre kararlı bir sesle.
En: "Let's try a different path," Emre said with a determined voice.
Tr: Zeynep tereddüt etti ama sonunda Emre'yi takip etmeye karar verdi.
En: Zeynep hesitated but eventually decided to follow Emre.
Tr: Dikkatli adımlarla ilerlediler.
En: They proceeded with careful steps.
Tr: Zeynep, "Emin misin?" diye sordu.
En: Zeynep asked, "Are you sure?"
Tr: Emre sadece başını salladı.
En: Emre just nodded.
Tr: İçine doğan his, onu durduramazdı.
En: The feeling inside him couldn't be suppressed.
Tr: Sonunda gizli mağara tapınağına vardılar.
En: Finally, they reached the secret cave temple.
Tr: İçerisi karanlıktı ama duvarlar inanılmaz figürlerle süslenmişti.
En: It was dark inside, but the walls were adorned with incredible figures.
Tr: Rehberin anlattığı hikaye gözlerinde canlandı.
En: The story told by their guide came to life before their eyes.
Tr: Emre dikkatlice etrafa baktı ve sonunda küçük bir nesne gördü; belki bir kalıntıydı.
En: Emre looked around carefully and eventually saw a small object; perhaps it was a relic.
Tr: Dokunduğunda tozlar kalktı ve metalik küçük bir parıltı belirdi.
En: When he touched it, dust rose and a small metallic glint appeared.
Tr: Zeynep, "Belki de doğruymuş," diye fısıldadı.
En: "Maybe it was true," Zeynep whispered.
Tr: Emre'nin içinde bir heyecan dalgası yükseldi.
En: A wave of excitement surged within Emre.
Tr: Kökleriyle derin bir bağ kurduğunu hissetti.
En: He felt a deep connection to his roots.
Tr: Zeynep ise babaannesinin anlattığı eski hikayeler hakkında yeniden düşünmeye başladı, belki de hikayeler dinlemeye değermiş.
En: Zeynep, on the other hand, started to rethink the old stories her grandmother told; maybe they were worth listening to after all.
Tr: İkisi de balona geri döndüğünde farklı bir duygu içindeydi.
En: When they returned to the balloon, they were filled with different emotions.
Tr: Emre, yerel kültürü daha iyi anlamanın mutluluğunu yaşıyordu.
En: Emre was happy to better understand the local culture.
Tr: Zeynep ise merak ve gerçekçilik arasında denge kurmuştu.
En: Zeynep had balanced curiosity with realism.
Tr: Geniş gökyüzüne yükselirken, birbirlerine gülümsediler.
En: As they ascended to the vast sky, they smiled at each other.
Tr: Kapadokya'nın masalsı topraklarında, bu deneyim ikisini de değiştirmişti.
En: In the fairytale lands of Cappadocia, this experience had changed them both.
Tr: Artık geçmişin sırları onlar için biraz daha anlamlıydı.
En: Now, the mysteries of the past were a bit more meaningful to them.
Vocabulary Words:
- enchanting: büyüleyici
- landscape: manzara
- fairy chimneys: peribacaları
- winding: kıvrımlı
- pounding: küt küt atmak
- relic: eser
- cautious: temkinli
- legend: efsane
- descended: alçaldı
- piles: yığınlar
- pensive: düşünceli
- determined: kararlı
- hesitated: tereddüt etti
- suppressed: durdurmak
- adorned: süslemek
- incredible: inanılmaz
- guide: rehber
- object: nesne
- dust: toz
- metallic: metalik
- glint: parıltı
- excitement: heyecan
- connection: bağ
- rethinking: yeniden düşünmek
- emotions: duygular
- ascended: yükseldi
- vast: geniş
- fairytale: masalsı
- mysteries: sırlar
- meaningful: anlamlı
Información
Autor | FluentFiction.org |
Organización | Kameron Kilchrist |
Página web | www.fluentfiction.org |
Etiquetas |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company