Transcrito

Emir's Summer of Friendship and Academic Angst

18 de jul. de 2024 · 18m 47s
Emir's Summer of Friendship and Academic Angst
Capítulos

01 · Main Story

1m 42s

02 · Vocabulary Words

14m 56s

Descripción

Fluent Fiction - Turkish: Emir's Summer of Friendship and Academic Angst Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/emirs-summer-of-friendship-and-academic-angst/ Story Transcript: Tr: Yaz sıcağı okulun koridorlarını yakıyordu. En:...

mostra más
Fluent Fiction - Turkish: Emir's Summer of Friendship and Academic Angst
Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/emirs-summer-of-friendship-and-academic-angst

Story Transcript:

Tr: Yaz sıcağı okulun koridorlarını yakıyordu.
En: The summer heat was scorching the school corridors.

Tr: Pencereler açık, ama içerideki hava hiç hareket etmiyordu.
En: The windows were open, but the air inside wasn't moving at all.

Tr: Emir, okulun bahçesinde, ders çalışıyordu.
En: Emir was studying in the school's yard.

Tr: Masanın üzerinde kitaplar, defterler, kalemler dağınıktı.
En: Books, notebooks, and pens were scattered on the table.

Tr: Emir'in ailesi onu çok seviyordu, ama onların beklentileri de yüksekti.
En: Emir's family loved him very much, but their expectations were high too.

Tr: "Emir, bu sınavda birinci olmalısın," demişti babası.
En: "Emir, you must come first in this exam," his father had said.

Tr: Emir'in içi sıkışıyordu.
En: Emir felt suffocated.

Tr: Leyla, Emir'in en yakın arkadaşıydı ve aynı baskıyı hissediyordu.
En: Leyla, Emir's best friend, was also feeling the same pressure.

Tr: Ama Leyla, daha rahat görünüyordu.
En: But Leyla seemed more relaxed.

Tr: "Emir, biraz nefes almalısın," diye tavsiye etti.
En: "Emir, you need to take a breath," she advised.

Tr: Bu sırada, Zeynep, okulun yeni öğrencisi olarak dikkat çekiyordu.
En: Meanwhile, Zeynep, the new student at the school, was drawing attention.

Tr: Zeynep, gizemli ve hoş bir kızdı.
En: Zeynep was a mysterious and pleasant girl.

Tr: Emir, onunla ders çalışmaya karar verdi.
En: Emir decided to study with her.

Tr: Belki de Zeynep, bu baskıyı hafifletebilirdi.
En: Maybe Zeynep could alleviate this pressure.

Tr: Zeynep, ilk başlar rahat görünüyordu, ama zaman geçtikçe zorlandığı belliydi.
En: Initially, Zeynep seemed relaxed too, but as time passed, it was clear she was struggling.

Tr: Programı yoğun olduğu için sınavlar zorlaşıyordu.
En: The exams were becoming harder due to her intensive schedule.

Tr: Emir, ne yapacağını bilemedi.
En: Emir didn't know what to do.

Tr: Kendi derslerine mi odaklanacaktı yoksa Zeynep'e mi yardım edecekti?
En: Should he focus on his own studies or help Zeynep?

Tr: Final sınav haftası başladığında, tüm öğrenciler stres altındaydı.
En: When the final exam week started, all the students were under stress.

Tr: Sınıflar dolup taşıyor, her köşede bir öğrenci ders çalışıyordu.
En: The classrooms were packed, and students were studying in every corner.

Tr: Yazın sıcak havası, odaların içindeki gerilimi daha da arttırıyordu.
En: The hot summer air intensified the tension indoors.

Tr: Emir, son bir sınav için hazırlandı.
En: Emir prepared for one last exam.

Tr: Gözaltları morarmış, zihni bulanıktı.
En: His eyes were darkened with circles, and his mind was foggy.

Tr: Tam o sırada, Zeynep'i okulun bahçesinde, yalnız ve çaresiz bir vaziyette buldu.
En: Just then, he found Zeynep in the schoolyard, alone and desperate.

Tr: Gözleri dolmuştu.
En: Her eyes were filled with tears.

Tr: "Emir, ben bu sınavı geçemeyeceğim," dedi Zeynep.
En: "Emir, I can't pass this exam," said Zeynep.

Tr: Emir duraksadı.
En: Emir hesitated.

Tr: Kendi sınavı onun için çok önemliydi.
En: His own exam was very important to him.

Tr: Ancak Zeynep'in durumunu görünce, içi sızladı.
En: However, seeing Zeynep’s condition made his heart ache.

Tr: "Tamam Zeynep, sana yardım edeceğim," dedi kararlılıkla.
En: "Okay Zeynep, I will help you," he said decisively.

Tr: Beraber çalıştılar, notlarına baktılar, tekrar yaptılar.
En: They studied together, reviewed notes, and repeated everything.

Tr: Zeynep'in yüzünde bir umut belirdi.
En: A glimmer of hope appeared on Zeynep's face.

Tr: Emir, sınava az bir süre kala Zeynep'in yanından kalktı ve kendi sınavına gitti.
En: Emir got up from Zeynep's side shortly before the exam and went to his own exam.

Tr: Hazırlık için zaman kalmamıştı.
En: There was no time left for his own preparation.

Tr: Sınav günü geldi çattı.
En: The exam day finally arrived.

Tr: Emir, kalemi eline aldı ve soruları çözdü.
En: Emir took the pen in his hand and solved the questions.

Tr: Zorlandığını hissetti ama pes etmedi.
En: He felt challenged but didn’t give up.

Tr: Sınav bitiminde, sonuçların açıklanmasını beklediler.
En: After the exam, they waited for the results to be announced.

Tr: Emir, okulun bahçesinde Leyla ve Zeynep ile oturuyordu.
En: Emir was sitting in the schoolyard with Leyla and Zeynep.

Tr: Sonunda sonuçlar açıklandı.
En: Finally, the results were announced.

Tr: Emir, sınavda birinci olamamıştı.
En: Emir hadn’t come first in the exam.

Tr: Ama geçti ve bu sefer içi rahattı.
En: But he passed, and this time he felt at peace.

Tr: Zeynep de sınavı geçmişti.
En: Zeynep had also passed the exam.

Tr: Leyla, Emir'e sarıldı.
En: Leyla hugged Emir.

Tr: "Arkadaşlık, notlardan daha önemli," dedi gülerek.
En: "Friendship is more important than grades," she said, laughing.

Tr: Emir, bunu anlamıştı.
En: Emir understood this.

Tr: Ailesi biraz hayal kırıklığına uğramıştı ama Emir'in yüzündeki huzuru görünce, sessiz kaldılar.
En: His family was a bit disappointed, but seeing the calm on Emir’s face, they remained silent.

Tr: Emir, o gün yeni bir şey öğrendi.
En: On that day, Emir learned something new.

Tr: Akademik mükemmeliyetin ötesinde, dostluk ve yardımseverliğin önemini kavradı.
En: Beyond academic excellence, he grasped the importance of friendship and helping others.

Tr: Zeynep ve Leyla ile birlikte, içi rahat, mutlu bir şekilde okuldan ayrıldı.
En: Together with Zeynep and Leyla, he left the school feeling calm and happy.

Tr: Yeniden doğmuş gibiydi, yaz sıcağı bile artık onu sıkmıyordu.
En: He felt reborn, and even the summer heat no longer bothered him.

Tr: Ve böylece, Emir, Leyla ve Zeynep, yaz tatiline doğru adım atarken, hayatta başka değerlerin de olduğunu bilmenin rahatlığıyla gülümseyerek yürüdüler.
En: And so, as Emir, Leyla, and Zeynep stepped towards summer vacation, they walked away smiling, with the comfort of knowing there are other values in life.


Vocabulary Words:
  • scorching: yakıyordu
  • corridors: koridorlarını
  • suffocated: sıkışıyordu
  • relaxed: rahat
  • pressure: baskı
  • advised: tavsiye etti
  • mysterious: gizemli
  • pleasant: hoş
  • alleviate: hafifletebilirdi
  • struggling: zorlandığı
  • intensive: yoğun
  • focus: odaklanacaktı
  • preparation: hazırlık
  • desperately: çaresiz
  • hesitated: duraksadı
  • decisively: kararlılıkla
  • reviewed: tekrar yaptılar
  • glimmer: umut belirdi
  • announced: açıklandı
  • peace: rahat
  • aches: sızladı
  • tentatively: tereddütle
  • excellence: mükemmeliyet
  • values: değerlerin
  • schedule: programı
  • tension: gerilimi
  • struggled: zorlandığını
  • crammed: dolup taşıyordu
  • corners: köşede
  • calm: huzuru
mostra menos
Información
Autor FluentFiction.org
Organización Kameron Kilchrist
Página web www.fluentfiction.org
Etiquetas

Parece que no tienes ningún episodio activo

Echa un ojo al catálogo de Spreaker para descubrir nuevos contenidos.

Actual

Portada del podcast

Parece que no tienes ningún episodio en cola

Echa un ojo al catálogo de Spreaker para descubrir nuevos contenidos.

Siguiente

Portada del episodio Portada del episodio

Cuánto silencio hay aquí...

¡Es hora de descubrir nuevos episodios!

Descubre
Tu librería
Busca