Transcrito

Friendship, Secrets, and Dreams: A Cappadocian Journey

21 de sep. de 2024 · 16m
Friendship, Secrets, and Dreams: A Cappadocian Journey
Capítulos

01 · Main Story

1m 45s

02 · Vocabulary Words

12m 8s

Descripción

Fluent Fiction - Turkish: Friendship, Secrets, and Dreams: A Cappadocian Journey Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/friendship-secrets-and-dreams-a-cappadocian-journey/ Story Transcript: Tr: Göz kamaştıran balonlar gökyüzünü süslüyordu. En:...

mostra más
Fluent Fiction - Turkish: Friendship, Secrets, and Dreams: A Cappadocian Journey
Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/friendship-secrets-and-dreams-a-cappadocian-journey

Story Transcript:

Tr: Göz kamaştıran balonlar gökyüzünü süslüyordu.
En: Dazzling balloons adorned the sky.

Tr: Renkli yapraklar, rüzgarla dans eden bir düş gibi ağaçlardan dökülüyordu.
En: Colorful leaves fell from the trees like a dream dancing with the wind.

Tr: Ege, Leyla ve Emre, Kapadokya'nın uçsuz bucaksız vadisine bakan açık hava çay bahçesinde bir araya geldiler.
En: Ege, Leyla, and Emre gathered at an open-air tea garden overlooking the endless valleys of Cappadocia.

Tr: Gözlerini manzaradan alıp birbirlerine bakarak konuşmaya hazırlandılar.
En: They prepared to speak, turning their gaze from the scenery to each other.

Tr: Ege'nin yüzünde hafif bir gerginlik vardı.
En: There was a hint of tension on Ege's face.

Tr: Bir süredir içinde sakladığı bir sırrı paylaşma zamanı gelmişti.
En: It was time to share a secret he'd been keeping for a while.

Tr: Kalbinin hızlı çarpışlarını kontrol etmeye çalışarak derin bir nefes aldı.
En: Trying to control the rapid beating of his heart, he took a deep breath.

Tr: "Arkadaşlar," dedi tereddütle.
En: "Friends," he said hesitantly.

Tr: "Bir süredir düşündüğüm bir planım var.
En: "I've been thinking about a plan for a while.

Tr: Yurtdışına gitmek istiyorum.
En: I want to go abroad.

Tr: Uzun süreli bir yolculuk."
En: A long journey."

Tr: Leyla ve Emre şaşırmıştı ama şaşkınlıkları çabucak sevince dönüştü.
En: Leyla and Emre were surprised, but their shock quickly turned to joy.

Tr: Leyla gülümsedi, "Bu harika bir fırsat, Ege!
En: Leyla smiled, "This is an amazing opportunity, Ege!

Tr: Cesarete ihtiyacın yok.
En: You don't need courage.

Tr: Biz yanındayız," dedi destekleyici bir ses tonuyla.
En: We are here for you," she said in a supportive tone.

Tr: Emre'de onayladı, yüzünde her zamanki neşeli ifadeyi koruyarak.
En: Emre nodded in agreement, maintaining his usual cheerful expression.

Tr: Ancak içinden bir şeyleri de paylaşmak istediğini hissetti.
En: However, he felt the urge to share something himself.

Tr: "Biliyor musun, Ege," dedi içtenlikle.
En: "You know, Ege," he said sincerely.

Tr: "Ben de bazen kendimi sıkışmış hissediyorum.
En: "Sometimes I feel stuck too.

Tr: Değişiklik yapmaktan çekiniyorum ama belki de denemeliyiz."
En: I'm afraid of making changes, but maybe we should try."

Tr: Leyla, Emre'nin bu itirafını duyar duymaz kendi duygularını açmaya karar verdi.
En: Upon hearing Emre's confession, Leyla decided to open up about her own feelings.

Tr: "Aslında, ben de bir süredir yönümü sorguluyorum," diye itiraf etti.
En: "Actually, I've been questioning my direction for some time too," she admitted.

Tr: "Kariyerim üzerinde çok çalışıyorum ama içimde bir şeyler eksik gibi hissediyorum."
En: "I'm working hard on my career, but I feel like something is missing inside me."

Tr: Ege biraz rahatlamıştı.
En: Ege felt somewhat relieved.

Tr: "Öyleyse, hep birlikte mi yapsak?"
En: "Then, should we do it together?"

Tr: dedi gülümseyerek.
En: he said with a smile.

Tr: "Hepimizin farklı rüyaları var ama neden birbirimize destek olmayalım?"
En: "We all have different dreams, but why not support each other?"

Tr: Sonbaharın serin havası, dostluklarının sıcaklığıyla dengelendi.
En: The cool autumn air was balanced by the warmth of their friendship.

Tr: Gözleri gökyüzünde süzülen balonlara kaydı.
En: Their eyes drifted to the balloons gliding across the sky.

Tr: Arkadaşlar sessizce birbirlerine baktılar ve sonra hep beraber gülmeye başladılar.
En: The friends looked at each other in silence, then burst into laughter together.

Tr: Birbirlerinin sırtını sıvazlayarak, içlerinde beliren kararlılıkla yolculuğa çıkmaya hazırdılar.
En: Patting each other’s backs, they were ready to embark on this journey with newfound determination.

Tr: O gün, uçuşan yaprakların arasında bir söz verdiler.
En: That day, amidst the swirling leaves, they made a promise.

Tr: Hayatın getireceklerinden korkmadan, birlikte adım atacaklardı.
En: They would step forward without fear of what life would bring.

Tr: Ege, hayalini gerçekleştirecek cesareti buldu.
En: Ege found the courage to realize his dream.

Tr: Leyla, iç sesine kulak vermenin güzelliğini anladı.
En: Leyla understood the beauty of listening to her inner voice.

Tr: Emre ise duygularını paylaşmanın huzurunu keşfetti.
En: Emre discovered the peace of sharing his feelings.

Tr: Kapadokya'nın büyüleyici manzarası eşliğinde, üç arkadaş geleceğe umutla bakıyordu.
En: Accompanied by Cappadocia's enchanting view, the three friends looked to the future with hope.

Tr: Hayatın rüzgarları onları nereye savurursa savursun, bu dostluk onları hep bir arada tutacaktı.
En: No matter where life's winds might blow them, this friendship would always keep them together.


Vocabulary Words:
  • dazzling: göz kamaştıran
  • adorned: süslüyordu
  • endless: uçsuz bucaksız
  • gathered: bir araya geldiler
  • hesitantly: tereddütle
  • confession: itiraf
  • questioning: sorguluyorum
  • direction: yönümü
  • relieved: rahatlamıştı
  • gaze: gözlerini
  • hint: hafif bir kırıntı
  • tension: gerginlik
  • rapid: hızlı
  • courage: cesaret
  • supportive: destekleyici
  • stuck: sıkışmış
  • urge: içten bir istek
  • maintaining: koruyarak
  • missing: eksik
  • swirling: uçuşan
  • prompt: hafif bir dokunuş
  • sharing: paylaşmanın
  • enchanted: büyüleyici
  • future: gelecek
  • drifted: süzülen
  • balancing: dengeliyordu
  • embarrassed: mahcup
  • suppressed: bastırdığı
  • urge: dürtü
  • mustered: biriktirdiği
mostra menos
Información
Autor FluentFiction.org
Organización Kameron Kilchrist
Página web www.fluentfiction.org
Etiquetas

Parece que no tienes ningún episodio activo

Echa un ojo al catálogo de Spreaker para descubrir nuevos contenidos.

Actual

Portada del podcast

Parece que no tienes ningún episodio en cola

Echa un ojo al catálogo de Spreaker para descubrir nuevos contenidos.

Siguiente

Portada del episodio Portada del episodio

Cuánto silencio hay aquí...

¡Es hora de descubrir nuevos episodios!

Descubre
Tu librería
Busca