Honesty Over Perfection: Emir's Brave Stand in Crisis
Descarga y escucha en cualquier lugar
Descarga tus episodios favoritos y disfrútalos, ¡dondequiera que estés! Regístrate o inicia sesión ahora para acceder a la escucha sin conexión.
Honesty Over Perfection: Emir's Brave Stand in Crisis
Esta transcripción es generada automáticamente. Ten en cuenta que no se garantiza una precisión absoluta.
Capítulos
Descripción
Fluent Fiction - Turkish: Honesty Over Perfection: Emir's Brave Stand in Crisis Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/honesty-over-perfection-emirs-brave-stand-in-crisis/ Story Transcript: Tr: Emir her sabah erkenden karanlık...
mostra másFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/honesty-over-perfection-emirs-brave-stand-in-crisis
Story Transcript:
Tr: Emir her sabah erkenden karanlık yeraltı sığınağına iniyordu.
En: Every morning, Emir would descend early into the dark underground shelter.
Tr: Sonbaharın serin havası, asansör kapısı kapandığında üstünden kayboluyordu.
En: The cool autumn air would vanish as soon as the elevator door closed.
Tr: Sığınağın içi her zamanki gibi soğuk ve sessizdi.
En: Inside the shelter, it was as cold and quiet as ever.
Tr: Masaların üzerinde yavaşça parlayan bilgisayarlar, duvarlarda monteli telsiz cihazları ve yer yer yıpranmış ekipmanlar vardı.
En: Slowly glowing computers sat on the tables, radio devices mounted on the walls, and equipment worn out in places.
Tr: Emir'in çalıştığı bu güvenli iletişim merkezi, sabahlara kadar çalışılan bir yerdi.
En: The secure communication center where Emir worked was a place where people worked through the night.
Tr: Emir işini çok ciddiye alıyordu.
En: Emir took his job very seriously.
Tr: Bugünlerde daha da fazla çalışıyordu çünkü bir sürpriz denetim bekleniyordu.
En: He had been working even harder these days because a surprise inspection was expected.
Tr: Bu denetim onun için önemliydi.
En: This inspection was important to him.
Tr: Belki de terfi şansını getirecekti.
En: It might bring him a promotion.
Tr: Ama bir sorun vardı.
En: However, there was a problem.
Tr: Ekipman eskimişti.
En: The equipment was outdated.
Tr: Kaynaklar zayıftı ve bu durum işleri zorlaştırıyordu.
En: Resources were scarce, and this made things difficult.
Tr: Leyla, Emir'in en iyi iş arkadaşıydı ama zaman zaman Emir'in mükemmeliyetçi planlarına şüpheyle yaklaşıyordu.
En: Leyla, Emir's best colleague, sometimes doubted Emir’s perfectionist plans.
Tr: "Emir, bu makinelerin hepsini nasıl tamir edeceksin? Malzeme bile yok," dedi Leyla, bir gün öğle arasında.
En: "Emir, how are you going to fix all these machines? We don’t even have the materials," Leyla said one day during lunch.
Tr: Emir, ellerini cebine sokup sessizce düşündü.
En: Emir put his hands in his pockets and thought silently.
Tr: "Geceleri buradayım. Çalışıyorum. Belki sen de kalırsan, bir şeyler yapabiliriz."
En: "I’m here at night. I’m working. Maybe if you stay, we can do something."
Tr: Leyla başını iki yana salladı. "Riskli bu. Ama deneyeceğim" dedi.
En: Leyla shook her head. "It's risky. But I’ll give it a try," she said.
Tr: Emir birkaç gece sığınakta uyudu.
En: Emir spent several nights sleeping in the shelter.
Tr: Bilgisayarların ince sesleri altında çalıştı.
En: He worked under the soft hum of computers.
Tr: Leyla ile eski materyalleri kullanarak yeni çözümler buldular, çok çalıştılar.
En: Along with Leyla, he found new solutions using old materials; they worked hard.
Tr: Emir, her şeyin harika görünmesi için uğraşıyordu.
En: Emir was striving to make everything look perfect.
Tr: Denetim günü yaklaştı. Her şey yolunda giderken, aniden önemli bir cihaz çalışmamaya başladı.
En: As inspection day approached, just as everything seemed to be going well, a critical device suddenly stopped working.
Tr: Leyla endişeyle ona baktı. "Hadi Emir, bir şeyler yapmalıyız. Yoksa başarısız olacağız!" dedi.
En: Leyla looked at him with concern. "Come on Emir, we need to do something. Otherwise, we’ll fail!" she said.
Tr: Emir derin bir nefes aldı. Yeniden düşündü.
En: Emir took a deep breath. He reconsidered.
Tr: Mükemmel görünmek için bir risk almalı mıydı? Ya da gerçeği mi söylemeliydi?
En: Should he take a risk to look perfect? Or should he tell the truth?
Tr: Başını kaldırdı, Leyla'ya baktı ve kararını verdi.
En: He raised his head, looked at Leyla, and made his decision.
Tr: "Hayır Leyla, dürüst olmalıyız. Gerçeği söyleyeceğim. Bu problem hakkında konuşacağız."
En: "No Leyla, we must be honest. I’ll tell the truth. We’ll talk about this problem."
Tr: Denetçiler geldiğinde, Emir sakin ve kararlı bir şekilde sorunu anlattı.
En: When the inspectors arrived, Emir explained the issue calmly and confidently.
Tr: Görünüşte mükemmel bir yerine getirme işi yoktu ama dürüstlük vardı.
En: It wasn’t a picture-perfect execution, but there was honesty.
Tr: Denetim sonunda, denetçiler Emir'in dürüstlüğünü ve çalışan ekibin gayretini övdüler.
En: By the end of the inspection, the inspectors praised Emir’s honesty and the team’s earnest efforts.
Tr: Emir'in içi rahattı. Yaptığı seçimin doğru olduğunu biliyordu.
En: Emir felt at ease. He knew he had made the right choice.
Tr: Yavaşça Leyla'ya döndü, gözlerinde bir parıltı vardı.
En: He slowly turned to Leyla, a sparkle in his eyes.
Tr: "Artık biliyorum," dedi Emir. "Dürüst olmak, mükemmel olmaktan daha önemli."
En: "Now I know," said Emir. "Being honest is more important than being perfect."
Tr: Bu olaydan sonra, Emir sadece iş arkadaşlarının değil, amirlerinin de saygısını kazandı.
En: After this event, Emir earned not only the respect of his colleagues but also his superiors.
Tr: Ve bu, ona gerçek bir terfi getirmişti.
En: And this brought him a real promotion.
Tr: İç sığınakta soğuk makinelerin yanında, Emir'in içini sıcak bir gurur kapladı.
En: Beside the cold machines in the inner shelter, Emir was filled with a warm sense of pride.
Vocabulary Words:
- descend: inmek
- shelter: sığınak
- vanish: kaybolmak
- inspection: denetim
- promotion: terfi
- outdated: eskimiş
- resources: kaynaklar
- perfectionist: mükemmeliyetçi
- equipments: ekipmanlar
- concern: endişe
- otherwise: yoksa
- reconsidered: yeniden düşündü
- execution: yerine getirme
- honesty: dürüstlük
- earnest: gayret
- superiors: amirler
- glowing: parlayan
- devices: cihazlar
- scarce: zayıf
- dubious: şüpheyle
- mulled: sessizce düşündü
- chattered: çalmak
- endeavor: uğraşı
- zeal: azim
- imperfection: eksiklik
- commend: övmek
- striving: çaba göstermiş
- approach: yaklaşmak
- decisively: kararlı bir şekilde
- confidently: rahat bir şekilde
Información
Autor | FluentFiction.org |
Organización | Kameron Kilchrist |
Página web | www.fluentfiction.org |
Etiquetas |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company