Summer Serendipity: A Tale of Art, Travel, and Friendship
Descarga y escucha en cualquier lugar
Descarga tus episodios favoritos y disfrútalos, ¡dondequiera que estés! Regístrate o inicia sesión ahora para acceder a la escucha sin conexión.
Summer Serendipity: A Tale of Art, Travel, and Friendship
Esta transcripción es generada automáticamente. Ten en cuenta que no se garantiza una precisión absoluta.
Capítulos
Descripción
Fluent Fiction - Turkish: Summer Serendipity: A Tale of Art, Travel, and Friendship Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/summer-serendipity-a-tale-of-art-travel-and-friendship/ Story Transcript: Tr: Yazın en sıcak günlerinden...
mostra másFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/summer-serendipity-a-tale-of-art-travel-and-friendship
Story Transcript:
Tr: Yazın en sıcak günlerinden biriydi.
En: It was one of the hottest days of summer.
Tr: Güneş, İstanbul'un üzerine altın renginde ışıklar saçıyordu.
En: The sun cast golden rays over Istanbul.
Tr: Galata Kulesi'nin etrafında turistler dolup taşıyordu.
En: Tourists were flocking around Galata Tower.
Tr: Kulenin tarihi dokusu herkesi büyülüyordu.
En: The historical texture of the tower was enchanting everyone.
Tr: İşte tam bu kalabalığın içinde iki insanın yolları kesişti: Ezgi ve Emre.
En: Right in the middle of this crowd, two people's paths crossed: Ezgi and Emre.
Tr: Ezgi, yerel bir sanatçıydı.
En: Ezgi was a local artist.
Tr: Resim yapmak onun hayatıydı.
En: Painting was her life.
Tr: Fakat, son zamanlarda ilham bulmakta zorlanıyordu.
En: However, she had been struggling to find inspiration lately.
Tr: Galata Kulesi'ne geldiğinde, "Belki burada bir şeyler bulurum," diye düşündü.
En: When she came to Galata Tower, she thought, "Maybe I'll find something here."
Tr: Yanında defterini getirmişti.
En: She had brought her sketchbook with her.
Tr: Oturdu ve ziyaretçileri çizmeye başladı.
En: She sat down and started drawing the visitors.
Tr: Emre ise bir turistti. İstanbul'a ilk kez geliyordu.
En: Emre, on the other hand, was a tourist visiting Istanbul for the first time.
Tr: Şehrin tarihi ve kültürü hakkında çok meraklıydı.
En: He was very curious about the city's history and culture.
Tr: Ama kalabalık onu biraz bunaltmıştı.
En: But the crowd was overwhelming him a bit.
Tr: "Daha sakin bir yer bulmam lazım," diye düşündü.
En: "I need to find a quieter place," he thought.
Tr: Etrafına göz gezdirirken Ezgi'yi gördü.
En: As he looked around, he saw Ezgi.
Tr: Yanına gidip sormaya karar verdi.
En: He decided to approach her.
Tr: "Merhaba," dedi Emre.
En: "Hello," said Emre.
Tr: "Burada daha az kalabalık bir yer var mı? Tavsiye edebilir misiniz?"
En: "Is there a less crowded place around here? Can you recommend one?"
Tr: Ezgi, elindeki kalemi bıraktı ve gülümsedi.
En: Ezgi put down her pencil and smiled.
Tr: "Tabii," dedi.
En: "Sure," she said.
Tr: "Birlikte gezebiliriz, istersen."
En: "We can explore together if you'd like."
Tr: Böylece, ikili birlikte Galata Kulesi'ni keşfetmeye başladı.
En: Thus, the duo began to explore Galata Tower together.
Tr: Yukarıya çıktılar ve İstanbul'un büyüleyici manzarasına baktılar.
En: They went up and looked at the mesmerizing view of Istanbul.
Tr: Fakat kalabalık, ikisini de rahatsız etti.
En: However, the crowd bothered both of them.
Tr: "Burası çok gürültülü," dedi Emre.
En: "This place is too noisy," Emre said.
Tr: "Daha sessiz bir yer yok mu?"
En: "Isn't there a quieter spot?"
Tr: Ezgi, kuleden biraz uzaklaştırmak istedi.
En: Ezgi wanted to move a bit further from the tower.
Tr: "Hadi, sadece birkaç adım daha atalım," dedi.
En: "Come on, let's walk just a few more steps," she said.
Tr: Beraber yürüdüler ve kuleden biraz uzakta, gizli bir köşe buldular.
En: They walked together and found a hidden corner, a bit away from the tower.
Tr: Buradan Boğaz manzarası muhteşemdi.
En: The view of the Bosphorus from there was breathtaking.
Tr: Kimse yoktu, sadece kendileri ve doğa.
En: There was no one else, just them and nature.
Tr: O anda, Ezgi'nin içi umutla doldu.
En: At that moment, Ezgi felt filled with hope.
Tr: "İşte burası," dedi heyecanla.
En: "This is it," she said excitedly.
Tr: "İlham bulduğum yer burası olabilir."
En: "This might be the place where I find my inspiration."
Tr: Hemen defterini çıkardı ve çizmeye başladı.
En: She immediately took out her sketchbook and started drawing.
Tr: Emre de bu sessiz yere bayıldı.
En: Emre also loved this quiet place.
Tr: "Bu şehir çok güzel," diye düşündü.
En: "This city is so beautiful," he thought.
Tr: "Buranın hikayelerini öğrenmek istiyorum."
En: "I want to learn its stories."
Tr: Kendini daha az yabancı ve daha çok bu şehre ait hissetti.
En: He felt less like a stranger and more like he belonged to this city.
Tr: Saatler geçti ve ikisi de vakitlerinin nasıl geçtiğini anlamadı.
En: Hours passed, and neither of them noticed how time flew.
Tr: Ezgi, yeni çizimleriyle mutlu oldu.
En: Ezgi was happy with her new sketches.
Tr: Emre ise İstanbul'u daha iyi anladığı için memnundu.
En: Emre was pleased to have understood Istanbul better.
Tr: Ayrılırken, telefon numaralarını değiştirdiler.
En: As they parted, they exchanged phone numbers.
Tr: "Tekrar görüşelim," dedi Ezgi.
En: "Let's meet again," Ezgi said.
Tr: "Seninle bu şehri gezmek çok keyifliydi."
En: "It was so much fun exploring the city with you."
Tr: "Kesinlikle," dedi Emre.
En: "Definitely," Emre replied.
Tr: "Sana çok teşekkür ederim."
En: "Thank you very much."
Tr: O günden sonra, Ezgi daha sıkı çalışmaya başladı.
En: After that day, Ezgi began to work harder.
Tr: Emre ise İstanbul'u daha az stresle gezmeye devam etti.
En: Emre continued to explore Istanbul with less stress.
Tr: Her ikisi de o gün keşfettikleri özel yer sayesinde hayatlarında büyük bir değişiklik yaptı.
En: Both of them made a significant change in their lives thanks to the special place they discovered that day.
Tr: İkisi de birbirlerine minnettar kaldılar.
En: They both remained grateful to each other.
Tr: Böylece, yazın sıcaklarında Galata Kulesi'nde başlayan bu hikaye, güzel bir dostluğa dönüştü.
En: Thus, the story that began at Galata Tower on a hot summer day turned into a beautiful friendship.
Vocabulary Words:
- hottest: en sıcak
- cast: saçıyordu
- golden: altın renginde
- flocking: dolup taşıyordu
- historical: tarihi
- texture: dokusu
- enchanting: büyülüyordu
- paths: yolları
- crossed: kesişti
- local: yerel
- artist: sanatçı
- inspiration: ilham
- struggling: zorlanıyordu
- sketchbook: defterini
- visitors: ziyaretçileri
- curious: meraklıydı
- overwhelming: bunaltmıştı
- quieter: sakin
- recommend: tavsiye
- explore: keşfetmeye
- mesmerizing: büyüleyici
- noisy: gürültülü
- corner: köşe
- breathtaking: muhteşem
- nature: doğa
- hope: umut
- belonged: ait hissetti
- pleased: memnundu
- exchanged: değiştirdiler
- grateful: minnettar
Información
Autor | FluentFiction.org |
Organización | Kameron Kilchrist |
Página web | www.fluentfiction.org |
Etiquetas |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company