Transcrito

When Promotions Test Friendship: A Summer in Istanbul

25 de jul. de 2024 · 17m 47s
When Promotions Test Friendship: A Summer in Istanbul
Capítulos

01 · Main Story

1m 44s

02 · Vocabulary Words

14m 14s

Descripción

Fluent Fiction - Turkish: When Promotions Test Friendship: A Summer in Istanbul Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/when-promotions-test-friendship-a-summer-in-istanbul/ Story Transcript: Tr: Mert sabah erkenden ofise geldi....

mostra más
Fluent Fiction - Turkish: When Promotions Test Friendship: A Summer in Istanbul
Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/when-promotions-test-friendship-a-summer-in-istanbul

Story Transcript:

Tr: Mert sabah erkenden ofise geldi.
En: Mert arrived at the office early in the morning.

Tr: Gözleri uykusuzluktan kırmızıydı.
En: His eyes were red from lack of sleep.

Tr: Aylarca çok çalıştı.
En: He had worked hard for months.

Tr: Hep o promosyonu bekledi.
En: He was always waiting for that promotion.

Tr: Yaz sıcağı İstanbul'u kavuruyordu ama ofiste herkes işine dalmıştı.
En: The summer heat was scorching Istanbul, but everyone in the office was absorbed in their work.

Tr: Camdan dışarı bakarak, "Bu yaz başka olacak," dedi kendi kendine.
En: Looking out the window, he said to himself, ""This summer will be different."

Tr: Ayşe sessizce çalışıyordu.
En: Ayşe was working quietly.

Tr: O da çok çalıştı.
En: She too had worked hard.

Tr: Kimseyle konuşmak istemiyordu.
En: She didn't want to talk to anyone.

Tr: Mert çok iyi bir arkadaş.
En: Mert was a very good friend.

Tr: Ama o gün öğrendiği haber her şeyi değiştirdi.
En: But the news she learned that day changed everything.

Tr: Ayşe terfi etmişti.
En: Ayşe had been promoted.

Tr: Mert'in gözdesi olan pozisyon artık Ayşe'nindi.
En: The position Mert had his eye on now belonged to Ayşe.

Tr: Mert bunu duyduğunda şok oldu.
En: When Mert heard this, he was in shock.

Tr: "Nasıl? Bu pozisyon benim olmalıydı," dedi kendi kendine.
En: "How? This position should have been mine," he said to himself.

Tr: Bir süre yerinde kaldı.
En: He stood still for a while.

Tr: Düşündü.
En: He thought.

Tr: Sinirlendi.
En: He was angry.

Tr: Ayşe'nin masasının önüne gelince durdu.
En: When he reached Ayşe's desk, he stopped.

Tr: Tam kapıyı çalacaktı ki durakladı.
En: Just as he was about to knock on the door, he hesitated.

Tr: Siniri geçmemişti ama bir şeyler söylemesi gerekiyordu.
En: His anger hadn't subsided, but he needed to say something.

Tr: Kemal Bey'in camdan odası oradaydı.
En: Kemal Bey's office with glass walls was there.

Tr: Ayşe, Mert’i kapıda görünce afalladı.
En: Ayşe was taken aback when she saw Mert at the door.

Tr: "Merhaba Mert," dedi.
En: "Hello Mert," she said.

Tr: Mert sessizce durdu.
En: Mert stood silently.

Tr: "Tebrikler," dedi zorla gülümseyerek.
En: "Congratulations," he said, forcing a smile.

Tr: İçinden çok farklı şeyler geçiyordu.
En: He had very different thoughts inside.

Tr: Konuşmak istiyordu ama öfkeliydi.
En: He wanted to talk but was angry.

Tr: En sonunda, "Neden sen?" dedi.
En: Finally, he said, "Why you?"

Tr: Ayşe derin bir nefes aldı.
En: Ayşe took a deep breath.

Tr: "Mert, biliyorum.
En: "Mert, I know.

Tr: Bu çok zor.
En: This is very hard.

Tr: Ama ben de çok çalıştım.
En: But I worked hard too.

Tr: Senin haberin yoktu ama ben yıllardır bu anı bekliyordum.
En: You didn't know, but I had been waiting for this moment for years.

Tr: Bunu hak ettiğimi düşünüyorum," dedi.
En: I believe I deserve this," she said.

Tr: Mert şaşırdı.
En: Mert was surprised.

Tr: "Sessizce mi bekledin?" dedi.
En: "Did you wait quietly?" he said.

Tr: Ayşe'nin gözlerine baktı.
En: He looked into Ayşe's eyes.

Tr: Orada samimiyet vardı.
En: There was sincerity there.

Tr: "Evet," dedi Ayşe.
En: "Yes," Ayşe said.

Tr: "Ama bu durumda senin duygularını anlıyorum."
En: "But I understand your feelings in this situation."

Tr: Ofis sessizleşti.
En: The office grew quiet.

Tr: Mert bir şeyi anladı.
En: Mert understood something.

Tr: Bu sadece bir yarış değildi.
En: This wasn't just a race.

Tr: "Özür dilerim Ayşe," dedi.
En: "I'm sorry, Ayşe," he said.

Tr: "Haklısın.
En: "You're right.

Tr: Ama ben de kendimi değersiz hissediyorum.
En: But I also feel worthless.

Tr: Ne yapmalıyım?"
En: What should I do?"

Tr: Ayşe gülümsedi.
En: Ayşe smiled.

Tr: "Sen çok iyi bir çalışansın, Mert.
En: "You are a very good employee, Mert.

Tr: Bunu herkes biliyor.
En: Everyone knows that.

Tr: Bazen fırsatlar geç gelir ama gelir.
En: Sometimes opportunities come late but they do come.

Tr: Her zaman kendine inan."
En: Always believe in yourself."

Tr: Mert düşündü.
En: Mert thought.

Tr: Belki de başka yollarla kendini göstermeli.
En: Maybe he should show himself in other ways.

Tr: Ayşe ile konuşmak onu rahatlattı.
En: Talking with Ayşe made him feel better.

Tr: "Teşekkür ederim Ayşe," dedi.
En: "Thank you, Ayşe," he said.

Tr: O gün ofisten çıkarken, Mert'in aklı daha berraktı.
En: As he left the office that day, Mert's mind was clearer.

Tr: Kariyer ve değer kavramlarını yeniden düşündü.
En: He reconsidered the concepts of career and value.

Tr: Kendini ve yeteneklerini geliştirmeye karar verdi.
En: He decided to develop himself and his skills.

Tr: Belki de başarı sadece bir pozisyonla ölçülmemeliydi.
En: Maybe success shouldn't be measured only by a position.

Tr: Ayşe terfi etti ama dostlukları devam etti.
En: Ayşe got promoted but their friendship continued.

Tr: Ve Mert o gün bir şey öğrendi:
En: And that day, Mert learned something:

Tr: Başarı için bazen beklemek ve doğru anı kollamak gerekiyordu.
En: For success, sometimes you need to wait and seize the right moment.

Tr: Yaz sıcağında ofisten ayrılırken, hayatında yeni bir sayfa açtığını hissediyordu.
En: As he left the office in the summer heat, he felt like he was opening a new chapter in his life.


Vocabulary Words:
  • arrived: geldi
  • lack: eksiklik
  • absorption: dalma
  • wonder: merak
  • hesitated: durakladı
  • subsided: geçmedi
  • absorb: dalmak
  • taken aback: afalladı
  • forcing: zorla
  • sincerity: samimiyet
  • race: yarış
  • worthless: değersiz
  • opportunities: fırsatlar
  • develop: geliştirmek
  • resume: devam etmek
  • promotion: terfi
  • position: pozisyon
  • glass: cam
  • congratulations: tebrikler
  • chapter: bölüm
  • reflect: düşünmek
  • career: kariyer
  • value: değer
  • concept: kavram
  • angry: sinirli
  • wait: beklemek
  • seize: yakalamak
  • measure: ölçmek
  • friendship: dostluk
mostra menos
Información
Autor FluentFiction.org
Organización Kameron Kilchrist
Página web www.fluentfiction.org
Etiquetas

Parece que no tienes ningún episodio activo

Echa un ojo al catálogo de Spreaker para descubrir nuevos contenidos.

Actual

Portada del podcast

Parece que no tienes ningún episodio en cola

Echa un ojo al catálogo de Spreaker para descubrir nuevos contenidos.

Siguiente

Portada del episodio Portada del episodio

Cuánto silencio hay aquí...

¡Es hora de descubrir nuevos episodios!

Descubre
Tu librería
Busca