Yonca's Journey: From Panic to Triumph in Istanbul's Grand Bazaar
Descarga y escucha en cualquier lugar
Descarga tus episodios favoritos y disfrútalos, ¡dondequiera que estés! Regístrate o inicia sesión ahora para acceder a la escucha sin conexión.
Yonca's Journey: From Panic to Triumph in Istanbul's Grand Bazaar
Esta transcripción es generada automáticamente. Ten en cuenta que no se garantiza una precisión absoluta.
Capítulos
Descripción
Fluent Fiction - Turkish: Yonca's Journey: From Panic to Triumph in Istanbul's Grand Bazaar Find the full episode transcript, vocabulary words, and more: https://www.fluentfiction.org/yoncas-journey-from-panic-to-triumph-in-istanbuls-grand-bazaar/ Story Transcript: Tr: Yonca, güneşli bir...
mostra másFind the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.org/yoncas-journey-from-panic-to-triumph-in-istanbuls-grand-bazaar
Story Transcript:
Tr: Yonca, güneşli bir yaz günü, İstanbul'un hareketli ve renkli manzarasında, kendini kaybolmuş hissetti.
En: On a sunny summer day, Yonca felt lost amidst the bustling and colorful scenery of Istanbul.
Tr: Her adımında, Grand Bazaar'ın kalabalığı ve gürültüsü ona daha da yaklaşıyordu.
En: With every step she took, the crowd and noise of the Grand Bazaar seemed to draw closer to her.
Tr: Kalbi hızla atıyordu, nefesi daralıyordu.
En: Her heart was racing, her breath was short.
Tr: Geçmişte yaşadığı travmatik olay, kalabalık yerlerde ona zorlu anlar yaşatıyordu.
En: The traumatic event she had experienced in the past made it difficult for her in crowded places.
Tr: Ama kardeşi için mükemmel mezuniyet hediyesini bulma kararlılığı onu buraya getirmişti.
En: But her determination to find the perfect graduation gift for her sister had brought her here.
Tr: "Derin nefes al, Yonca," diye düşündü.
En: "Take a deep breath, Yonca," she thought.
Tr: "Sen güçlüsün."
En: "You are strong."
Tr: Yonca bir tezgâhtan diğerine geçerken, baharatların yoğun kokusu burun deliklerini yakıyordu.
En: As Yonca moved from one stall to another, the intense scent of spices burned her nostrils.
Tr: Renkli örtülerin, çanakların ve mücevherlerin arasında adım adım ilerliyordu.
En: She walked step by step among the colorful cloths, bowls, and jewelry.
Tr: Ama her an, kalabalık daha da artıyordu.
En: But the crowd was growing denser by the moment.
Tr: İnsanların arasından geçerken, sanki dar bir tünele sıkışmış gibi hissediyordu.
En: As she moved through the people, she felt as if she were trapped in a narrow tunnel.
Tr: "Tüm bunlar sadece kafamda," dedi kendine.
En: "This is all just in my head," she told herself.
Tr: Ama bedeninin ona ihanet ettiğini hissetti.
En: But she felt as though her body was betraying her.
Tr: Elleri titriyordu, terliyordu.
En: Her hands were trembling, she was sweating.
Tr: Bir süre durup elini kalbinin üstüne koydu, derin nefes aldı.
En: She paused for a moment, put her hand over her heart, and took a deep breath.
Tr: Panik atak her an başlayabilirdi ama kardeşine en özel hediyeyi almak istiyordu.
En: A panic attack could start at any moment, but she was determined to get the most special gift for her sister.
Tr: Bir köşeyi döndü, o sırada gözüne bir dükkan ilişti.
En: She turned a corner and noticed a store.
Tr: İçeride, onu çeken bir şey vardı.
En: Inside, something caught her eye.
Tr: Küçük, mavi bir vazo.
En: It was a small, blue vase.
Tr: Yonca'nın hemen dikkatini çekti.
En: Yonca was immediately drawn to it.
Tr: Bu, kardeşi için mükemmel bir hediye olabilirdi.
En: This could be the perfect gift for her sister.
Tr: Ama o sırada kalbi adeta yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı.
En: But at that moment, her heart started pounding as if it would burst out of her chest.
Tr: Nefesi kesiliyordu.
En: Her breath was shortening.
Tr: "Biraz sabret, Yonca.
En: "Hold on a little longer, Yonca.
Tr: Vazoyu al, sonra çıkabilirsin," dedi kendi kendine.
En: Get the vase, then you can leave," she told herself.
Tr: Tüm gücünü toparlayarak dükkana girdi.
En: Summoning all her strength, she entered the shop.
Tr: Satıcıya işaret edip vazoyu almak istediğini söyledi.
En: She signaled to the vendor that she wanted the vase.
Tr: Satıcı onu anlamış gibi gülümsedi ve vazoyu paketlemeye başladı.
En: The vendor smiled as if he understood and began to wrap the vase.
Tr: Yonca'nın başı dönüyordu, sanki dünya onun etrafında dönüyordu.
En: Yonca's head was spinning, as if the world were revolving around her.
Tr: Paketi alıp dışarı çıktığı anda, tüm gücü tükenmişti.
En: As soon as she took the package and stepped outside, all her strength was gone.
Tr: Dizlerinin üstüne çöktü.
En: She collapsed to her knees.
Tr: O sırada, oradan geçen bir adam ona yardım etmek için durdu.
En: At that moment, a man passing by stopped to help her.
Tr: "İyi misiniz?"
En: "Are you okay?"
Tr: diye sordu endişeyle.
En: he asked with concern.
Tr: Yonca sadece başını sallayabildi.
En: Yonca could only nod.
Tr: Adam ona su verdi, oturması için bir yer buldu.
En: The man gave her some water and found a place for her to sit.
Tr: Bir süre sonra, Yonca biraz kendine gelince, derin bir nefes aldı.
En: After a while, as Yonca started to feel a bit better, she took a deep breath.
Tr: Bu olay ona bir şey öğretti.
En: This incident taught her something.
Tr: Kendi sağlığını ihmal edemezdi.
En: She could not neglect her own health.
Tr: Evine döndüğünde, ailesine her şeyi anlattı.
En: When she returned home, she told her family everything.
Tr: Onlar da endişelenmişti ama onu içtenlikle dinlediler.
En: They were worried but listened to her sincerely.
Tr: Sonunda, profesyonel yardım alması gerektiğine karar verdiler.
En: Eventually, they decided that she needed to seek professional help.
Tr: Yonca, güçlü biri olmanın, yardım istemekle ilgisi olduğunu anladı.
En: Yonca realized that being strong meant understanding when to ask for help.
Tr: Ertesi gün, kardeşi mezuniyet hediyesini açarken, Yonca'nın gözleri doldu.
En: The next day, as her sister opened her graduation gift, tears filled Yonca's eyes.
Tr: Onun mutluluğunu görmek, çektiği tüm sıkıntılara değmişti.
En: Seeing her sister's happiness made all the struggles worthwhile.
Tr: Ama en önemlisi, artık kendi sağlığını ve mutluluğunu da gözetmek zorunda olduğunu biliyordu.
En: But most importantly, she now knew that she had to take care of her own health and happiness too.
Tr: Bu, Yonca'nın yeni bir başlangıcıydı.
En: This was a new beginning for Yonca.
Vocabulary Words:
- felt lost: kaybolmuş hissetti
- bustling: hareketli
- scenery: manzara
- noodles: kalabalık
- traumatic: travmatik
- determination: kararlılık
- nostrils: burun delikleri
- trapped: sıkışmış
- betraying: ihanet ettiğini
- trembling: titriyordu
- collapsing: çöktü
- concern: endişeyle
- sincerely: içtenlikle
- seek: araştırmak
- health: sağlık
- happiness: mutluluk
- new beginning: yeni bir başlangıç
- dense: yoğun
- ashes: nefes
- step: adım
- vendor: satıcı
- collapsed: çöktü
- spin: dönmek
- neglect: ihmal etmek
- understanding: anlama
- determined: kararlı
- caught: çeken
- summoning: toparlamak
- head: baş
- struggles: çektiği hesap
Información
Autor | FluentFiction.org |
Organización | Kameron Kilchrist |
Página web | www.fluentfiction.org |
Etiquetas |
Copyright 2024 - Spreaker Inc. an iHeartMedia Company